Toplumda Duygudurum Bozukluklarının Sıklığı ve Yaygınlığı

Toplumda Duygudurum Bozukluklarının Sıklığı ve Yaygınlığı

Duygudurum Bozuklukları Nedir?

Duygudurum bozuklukları, kişinin ruh halini uzun süreli olarak etkileyen ve günlük yaşam işlevselliğini bozan psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bu gruba tek uçlu depresif bozukluklar (major depresyon) ve iki uçlu bozukluklar (bipolar bozukluk) başta olmak üzere çeşitli alt türler dahildir.
Toplum genelinde en sık görülen psikiyatrik hastalıklar arasında yer alan bu bozukluklar, sadece duygusal dengeyi değil, sosyal ilişkileri, iş hayatını ve genel yaşam kalitesini de derinden etkiler.

Major Depresif Bozukluğun Yaygınlığı

Araştırmalar, major depresif bozukluğun dünya genelinde oldukça yaygın olduğunu göstermektedir.
ECA (Epidemiologic Catchment Area) çalışmasına göre, major depresif bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı %4.9, yıllık yaygınlığı ise %2.7’dir.
Daha sonra yapılan NCS (National Comorbidity Survey) araştırması bu oranları daha yüksek bulmuştur:

  • Yaşam boyu yaygınlık: %17.1
  • Yıllık yaygınlık: %10.3
  • Son ay oranı: %4.9

En güncel verilerden biri olan NCS-R (National Comorbidity Survey Replication) çalışmasında ise major depresyonun yaşam boyu oranı %16.2, yıllık oranı ise %6.6 olarak saptanmıştır.
Benzer şekilde Zürih kohort çalışması da yaşam boyu oranı %16–20 aralığında bulmuştur.

Depresyonun Toplumlardaki Dağılımı

ABD ve Avrupa’da yapılan geniş kapsamlı toplum araştırmaları, DSM-IV-TR tanı kriterlerine göre tek uçlu depresif bozuklukların yaşam boyu yaygınlığını %20–25 arasında göstermektedir.
Bu oranlar, depresyonun dünya genelinde en yaygın ruhsal rahatsızlıklardan biri olduğunu kanıtlamaktadır.

Ülkeler arasında belirgin farklılıklar gözlenmektedir:

  • ABD: Yaşam boyu oran %5.1–19 arasında
  • Tayvan, Hong Kong, Kore: En düşük oranlar
  • Lübnan, Yeni Zelanda: En yüksek oranlar

Araştırmalar, kadınlarda depresyonun erkeklere göre daha sık görüldüğünü de açıkça göstermektedir.
Kültürel faktörler, toplumsal cinsiyet rolleri ve biyolojik farklılıklar bu farkta etkili olabilmektedir.

Batı ve Uzakdoğu Arasındaki Farklar

Batı toplumlarında depresyon oranları, yaşam tarzı ve stres faktörleri nedeniyle daha yüksektir.
Uzakdoğu ülkelerinde ise kültürel yapılar, topluluk temelli yaşam biçimi ve alkol-madde kullanım oranlarının düşük olması nedeniyle depresyon yaygınlığı daha düşüktür.
Örneğin, ABD’de yapılan çalışmalarda Asyalı Amerikalılarda major depresyon ve distimik bozukluk oranları toplum ortalamasına göre daha düşük bulunmuştur.

İki Uçlu (Bipolar) Bozuklukların Sıklığı

İki uçlu bozukluklar, depresyona göre daha nadir görülmekle birlikte etkileri çok daha yoğundur.
Bu bozuklukta kişi, depresif (çökkünlük) ve manik (taşkınlık, enerji artışı) dönemler arasında gidip gelir.

Araştırma verilerine göre:

  • İki uçlu I bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı: %0.8–1.6
  • İki uçlu II bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı: %0.5

Yedi ülkede yapılan karşılaştırmalı bir çalışmada ise:

  • Tayvan: %4.3
  • Kore: %0.8
  • Yeni Zelanda: %1.5
  • ABD: %0.9
  • Kanada, Porto Riko, Almanya: %0.5–0.6 olarak saptanmıştır.

Bazı çalışmalar oranları çok düşük bulsa da (%0.003–0.01), hipomani ve siklotimi gibi hafif formlar da dikkate alındığında, gerçek yaygınlığın çok daha yüksek olabileceği düşünülmektedir.

İki Uçlu Bozuklukta Riske Dikkat

İki uçlu bozukluk yaşayan bireylerin yaklaşık %20’sinde psikotik semptomlar görülür.
Ayrıca hastaların yine yaklaşık %20’si, yılda dört veya daha fazla atakla seyreden hızlı döngülü (rapid cycling) bir gidiş gösterir.
Bu durum, tedavi sürecini ve hastalık yönetimini daha karmaşık hale getirebilir.

Duygudurum Bozuklukları Küresel Bir Sağlık Sorunudur

Epidemiyolojik bulgular, hem tek uçlu major depresif bozuklukların hem de iki uçlu bozuklukların toplumda ciddi bir yaygınlığa sahip olduğunu göstermektedir.
Bu bozukluklar, bireysel yaşam kalitesini düşürmenin ötesinde, iş gücü kaybı, sosyal izolasyon ve intihar riskinde artış gibi önemli sonuçlara yol açmaktadır.

Dolayısıyla, duygudurum bozukluklarının erken tanısı, etkili tedavi planları ve toplumsal farkındalığın artırılması, psikiyatrik sağlığın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.